ÜÇ KIZ KARDEŞ
- Mülteci durumuna düşmüş üç aktristin hikayesi, A. Çehov’un ölümsüz karakterleri Maşa, Olga ve Irina ile kesişiyor ve iki ülkenin sınırları arasındaki boşlukta canlanıyor... 22 yıl sonra ilk kez Türkiye’den Avignon Off Festivali’ne katılmaya değer görülen Üç Kız Kardeş; 2-10 Haziran tarihlerinde yine Türkiye’den ilk kez katılımın gerçekleşeceği Hollywood Fringe Festivali’nin International Competiton (Uluslararası Yarışma) Bölümü’nde sahnelenecek olmanın heyecanı içinde!
TUBA KARABEY
"NE OLUSA OLSUN UMUT GEREK"
Bu oyunda rol almak size en en çok neyi hatırlattı ya da ne öğretti?
- Özellikle kendimi kötü hissettiğimde açar Anton Çehov sözlerini okurdum, tiyatro metinlerindeki bazı sahneleri okur ve ağlardım. Terapi gibi gelir bana. Şimdi de Anton Çehov’un yıllar yıllar öncesinde yazmış olduğu bu metni biz günümüze uyarladık. Ve ben her oyun sonrası umut doluyorum. Ne olursa olsun ‘umut’ gerek, ‘çalışmak’, ‘yaşamak’ gerek diyorum.
Hep büyülü derler ya tiyatro sahnesi için, büyü sizin için sahnenin neresinde?
- Benim hayattaki tek özgürlük alanım sahne. Evet öyle gerçekten. Büyü burada!
Ülke, maddiyat, seyirci... Bunları göz önüne aldığınızda ‘ben neden tiyatro yapıyorum?’ diye kendinizi sorguladığınız oluyor mu?
- Yine bu ülkede dünyaya gelsem yine tiyatroyu-sahneyi seçerdim. Geri kalmış ülkelerde sanatla ilgilenmek, birilerine bir şey anlatmaya çalışmak bence etkisi daha büyük bir seçim. Belki de zor olduğu için.
Oyunda canlandırdığınız karakterle özdeşleştiğiniz noktalar var mı?
- Irina’nın Moskova’ya, Irina’yı oynayan oyuncunun ise Berlin’e gidip orada yaşama arzusu olduğu gibi benim de içimde büyük bir gitme arzusu var! Özdeşleştiğim en büyük nokta, Irina ve benim umutsuzluk içindeki umudumuz!
Her şartta mutlu olmayı başarabilenlerden misiniz?
- Ben 1.5 yıl önce hayatta en çok sevdiğim şeyi, annemi kaybettim. Çok ağır geçirdiğim 10 ayın ardından yavaş yavaş toparlamaya başladım! Şunu dediğimi hatırlıyorum o dönemde; “Ya ben bu işin içinden çıkacağım ya da yaşamıma son vereceğim.” Çünkü ben daima pozitif ve hayat enerjisi yüksek bir kişiliğe sahibim. Ve kazandım. Her şartta mutlu olabilmek sağlıklı bir şey.
SELİN İŞCAN
“BU KADAR HIRPALANMAYI HAK ETMEDİK”
Tiyatro oyuncusu olmanın sizde yarattığı en büyük farkındalığın ne olduğunu düşünüyorsunuz?
- Empati, konsantrasyon ve ‘an’ı yaşamak; tüm geçmiş ve gelecekle birlikte. Günümüzün popüler kültürünü ve yüzeysel işleri bir yana koyarsak, oyunculuk gerçekten çok derin bir iş.
Bu oyun en temelde seyirciye ne anlatmak istiyor?
- Çağımızın en büyük trajedilerinden biri mülteci konumuna düşürülmüş milyonlarca insanın gözümüzün önündeki çırpınışları... Ne kadar da önemliymiş değil mi, bir zamanlar çizilmiş çok önemli sınırlarımız; milyonlarca insan boğuldu, savaştan ve açlıktan kaçarken bu sınırlar arasındaki denizlerde. Peki A. Çehov’un ölümsüz karakterleri Maşa, Olga ve Irina, iki ülkenin sınırları arasındaki boşlukta canlanırsa... Bizim uyarlamamızda, Avrupa’ya ulaşan, o yolculuğu yapan, bekleyen ve umut eden göçmenler, Çehov’un karakterleriyle konuşma şansını elde ederler... Mülteci durumuna düşmüş üç aktristin hikayesini anlatmayı seçerek bir kez daha ‘sınırların’ anlamını sorgulatmak istedik.
Ülke, maddiyat, seyirci buyken neden tiyatro?
- Ben neden yaptığımdan çok eminim, sadece bize yazık ettiler diye ara sıra hayıflanır, isyan ederim, ama bir şekilde de devam ederim, öyle geçer hayat. Bu ülkenin sanatçıları bu kadar hırpalanmayı hak etmedi.
Oyundaki gibi herkes gitmek istiyor bugünlerde... Ya siz?
- Bulunduğum şehir ve pozisyonu terk etmeyi düşünmüyorum. Fakat her zaman yurt dışında da var olmak için çok uğraştım ve uğraşmaya da devam ediyorum. Şimdi Berlin’de bir sahne açma hazırlığı içindeyiz, Hayal Perdesi Berlin doğuyor olabilir.
ÖZGE ÖZDER
"DÜNYA BİZDEN BİR İYİLİK RÜZGARI BEKLİYOR"
Tiyatro oyuncusu olmanın hayatınıza en önemli katkısının ne olduğunu düşünüyorsunuz?
- Öyle yazarların öyle rolleriyle sınanıyorsunuz ki, kendinizi her seferinde yeniden inşa ediyorsunuz ve sonunda size çok daha rafine ve damıtılmış bir benlik kalıyor.
‘Neden tiyatro yapıyorum?’ diye kendinizi sorguladığınız oluyor mu?
- Hayır çünkü ülkeye, dünyada olup bitenlere, yaşadığımız bu korkunç çağa başka türlü direnemezmişim zaten. Tiyatroyu kendim için, elçilik görevimi yerine getirmek için ve daha doğmamış çocuklar için yapıyorum.
Herkes kaçmak istiyor. Sizin bugünlerde içinizden ne geliyor?
- Oyunda da sürekli vurguladığımız gibi, öyle bir çağda yaşıyoruz ki dünyanın neresinde olursan ol, hangi coğrafyada yaşıyorsan yaşa yine de hepimiz başka bir yerde daha iyi bir yaşamın olduğu hayaline tutunuyoruz bence. Benim de başka bir yaşam hayalim var evet. Bazen yurt dışı ile ilgili oluyor bu bazen de tamamen hayvanlarla donatılmış bir çiftlikte yaşamak hayali oluyor.
Nasıl bir yolun hangi noktasında olduğunuzu düşünüyorsunuz?
- Bir tek ülkemizde değil dünyada da insanlık çok sert bir sınav veriyor ve sisteme söz söyleyecek vicdanlı yürekli insanlara ihtiyaç var. Bu anlamda sanatçılara çok büyük iş düşüyor. Ben yurt dışına çıktığımda bir sokak sanatçısı gördüğüm zaman genellikle ağlamaya başlıyorum çünkü onlar benim dünyanın farklı yerlerine serpilmiş ailem. Ve sanki bu aile birbirinin elini tutup dünyayı çepeçevre sararsa, baştan yaratırsa çok daha yaşanılır bir hayatımız olur. Dünya bizden bir iyilik rüzgarı bekliyor. Ve bu öyle bir eylem olmalı ki, sanatçıların başlattığı çok kreatif bir iyilik rüzgarıyla arınmalı tüm insanlık.
Yorum Yaz