O sahnenin ve ekranın yeni yeteneklerinden. Bu sezon Erdal Beşikçioğlu’yla birlikte rol aldığı ‘Quills-Tüy Kalemler’ oyunuyla gündemde... Melisa Şenolsun’la onu ilk gün sahnede burnunun kanamasına neden olacak kadar çok heyecanlandıran oyunu vesilesiyle buluştuk, sanattan cinselliğe her şeyi konuştuk.
Oyunun ilk günü sahnede heyecandan burnunuz kanamış...
- Aslında sahneye çıkarken öyle kontrol edilmeyecek bir heyecanım yoktu. Önce burnum akıyor zannettim. Sonra elimdeki kanı gördüm. Çok hoşuma gitti.
Kanla ilgili bir fetişiniz mi var?
- Benim yok ama canlandırdığım karakterin daha bile yüksek fetişlerinin olması gerek. O yüzden o kanı sahnede kullanmaya karar verdim. Biz Marquis de Sade’ın akıl hastanesindeki dönemlerini anlatıyoruz. Canlandırdığım Madlen karakeri de o hastanede doğmuş, cinselliği yeni öğrenen bir kız. O yüzden o sahne oyunu daha da iştahlı hale getirdi.
SONUNA KADAR GİTMEYİ TERCİH EDERİM
Beşikçioğlu’nun canlandırdığı Marquis de Sade sanatın sınırlarını zorlayan bir yazar. Sanatın sınırları bugün de tartışılıyor. Sizin görüşünüz nedir?
- Ancak tüm benliğiniz yeniliklere açıksa bir şeyler keşfedebilirsiniz. Ve saçmalamaktan korkmadığınızda yeni bir şeyler yaratırsınız. Bu da hayatın her anında özgürlük demek. Sanat adına çok daha özgür günlerin bizi beklediğine inanmak istiyorum. Oyuna dönersem, sadizmin kurucusu Sade’ın yazdıkları kendi çağı için bile sınırları zorlayıcı. İçinde pornografik unsurlar da var.
Ama bizim oyunumuz Sade’ın yaşadığı çağın felsefesine karşı duruşunu sergiliyor.Erotizmle pornografi arasındaki fark ne sizce?
-Erotizm, üstü kapalı, merak uyandıran bir şey. Pornografiyse her şeyin göz önünde açıkça sergilenmesi ve biraz da göze sokulması. Pornografi pek çok insanı olduğu gibi beni de rahatsız ediyor. Aklıma aşırılık geliyor. Cinselliğin en çarpıcı öğelerinin fazla göze sokulması gibi...
ÖPÜŞME GERGİNLİĞİ İŞİME YARIYOR
Oyunculukta bu konularda kırmızı çizgileriniz var mı?
- Dikkat çekmek amaçlı değilse ve karakter için gerekiyorsa sonuna kadar gitmeyi tercih ederim.
Karakteriniz cinselliği yeni keşfediyor. Peki cinsellik size ne ifade ediyor?
- Ne kadar modern ve özgür kadın imajında olsak da toplumumuz, örf ve âdetlerimiz gereği konuşamıyoruz.
Marques yazılarını Madlen’e öpücük takasıyla veriyor. Ekranda öpüşmek bazı oyuncular için zor. Peki tiyatro sahnesinde?
- Gergin... O gerginlik de benim işime yarıyor. Çünkü Madlen öpülmekten hoşlanmıyor yani zaten o an gergin olmam gerekiyor.
Sadizmin kurucusunun hayatını anlatan bir oyunda rol alıyorsunuz. Tarantino hayranı olduğunuzu da biliyorum. Şiddet hayatınızın neresinde duruyor?
- Fevri bir insanım ama şiddeti sevmem. Sadece sahnede yansıtmayı seviyorum. İnsanlar onun nasıl bir şey olduğunu görsün ve uzak durmayı seçsinler istiyorum.
İzmirli olmak günbatımı gibi bir şey...
İzmirliyim. Günbatımı gibi bir şey İzmirli olmak benim için... Tatlı, heyecanlı ve huzurlu... Babam gümrük müşaviri. Annem ev hanımı. Üç kardeşiz. Ben altı yaşındayken ablamın yılsonu gösterisine gittik. En önde oturuyordum. Kafamı kaldırdığımda ışıkların altında ablamı dev gibi gördüm. O toz kokusu harikaydı. Ben de okul tiyatrosuna başladım. Lisede de Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu’na başladım. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nı kazandıktan sonra buraya geldim. Ablam değil ama abim (Efecan Şenolsun) oyunculuk yapmaya başlamıştı. Onun yanına taşındım. Kendimi deneme çekimlerinde buldum. ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ ve ‘Kiralık Aşk’ta oynadım. Şimdi de ‘Umuda Kelepçe Vurulmaz’da Ceren karakterini canlandırıyorum.
Eğlenmeyi seviyorum. Küçük bir çevrem var. Onlardan “Kendi insanlarım” diye bahsederim. Her şeyi onlarla paylaşırım.
Beni en çok üzen şey, yalan. Güvensizlik, samimiyetsizlik hissettiğim ortamlarda kendim gibi olamıyorum. İçime kapanıyorum. Kendimi ifade edemiyorum.
İnsana ve hayvana verilen değer üzerine çok kafa yoruyorum. İnsanların modern hayatla kötücülleşmesi beni derinden etkiliyor.
Bazen evden çıkamadığım zamanlar oluyor bu yüzden
Hayat benim için aşk demek. Âşık olmayı çok seviyorum. İki yıldır süren bir birlikteliğim var. Erkek arkadaşım da oyuncu; Mehmet Ozan Dolunay... O kadar birbirimize benziyoruz ki, bana baktığı anda söylemek istediklerini hemen anlıyorum.
‘Harry Potter’ izliyor, ‘Star Wars’ film müzikleri dinliyorAynı anda üç-dört kitap birden okumayı seviyorum. Şimdi okuduğum kitaplar arasında; Bulgakov’un ‘Üstat ile Margarita’sı ve Don Miguel Ruiz’in ‘Dört Anlaşma’sı var.
En son -buraya gelirken yolda- ‘Star Wars’ film müziklerini dinledim.
Bu, onunla ilk karşılaşmamız. Harbiye’de buluşuyoruz. 20 yaşında ama ruhu çok olgun biri duruyor karşımda...
Tane tane konuşanlardan... Fazla el kol hareketi yapmıyor. Derdini net cümlelerle, açık mavi gözlerini bazen kısarak bazen de kocaman açarak anlatıyor. Melisa, hem fiziğiyle hem de bu anlatım tarzıyla oldukça etkileyici bir genç kadın.
Yorum Yaz